Beynimizin saniyeler içinde insanları belli kategorilere ayırıp klasörlediğini söylemiştik. Deneyimlenen korkuyu biliriz. Mesela doğa gezisi yaparken bir yılanla karşılaşıp korkmuş olabilir ve sinemada yılan sahnesini gördüğünüzde çığlık atabilirsiniz.
Neden korkarız? Korku gerçekten bizi hayatta mı tutar?
Aslında hayatı biraz frenleyip, delilik yapmamızı engelleyecek bir birim kurulu kafamızın içinde.
Bilinçaltımızın içinde neleri barındırıyoruz ve o şeylerin açığa çıkması için hangi şartlar gerekli bilmiyoruz.
Bütün korkuları deneyimleyemeyiz. O yüzden deneyimlediğimiz olaylarla bağdaştırabiliriz.
Korkularla yüzleşmek onu yenmemnin en iyi yoludur. Onlardan kaçmak mı yoksa üstüne gitmek mi?
Bir konuşmacı topluluğa karşı konuşmaktan korkabilir. Bunun altında yatan nedir? Aptal durumuna düşmek mi? Hata yaparım ve insanlar bana güler diye mi?
Ya da reddedilip bütün bir hayatını yalnızlığa gömmek ne tür bir sınıflandırmaya girer?
Aşık olduğun kıza teklif etmemek utangaçlık mıdır yoksa tekrar reddedilme korkusu mudur?
Ya reddederse.. Arkadaş ortamında söz almamak. Niçin? Konuşacak onlarca şey var ama ya hereşeyi batırırsam korkusu mu? Ya tökezlersem, ya dilim peltekleşirse mi?
İşte bunlar gelişimi etkileyen ve kişiyi zayıflaştıran bir takım olumsuz özelliklerdir.
İşte bunun için tüm bu korkulara meydan okumak için onlarla yüzleşmek gerekir. En kötü ne olabilir? Gülerler mi, dalga mı geçerler, görmezden mi gelirler? Hangisi daha önemli. Bence o sahneye çıkman büyük cesaret olacak.